10 Kasım ve Odacılar

Başbakan da Cumhurbaşkanı da güzel konuşmalar yaptılar 10 Kasım’da. Ben hala Arınç İle Erdoğan’ın arasındaki kırgınlığın neticesini bekliyorum. AKP için bir yükleme testi olacağı düşüncesindeyim. (bakınız: bir önceki yazı)

Anıtkabir mahşer yeri gibi olmuş. Yavaş yavaş bir hüzün töreninden böylesine bir dahiyi çıkardığı için bir kutlama gününe dönüşüyor 10.Kasım. Bu bence olumlu bir gelişme.

On Kasım’da   Izmir AKM de hem Hüseyin Aslan’ın adaylığını destekleyen hem de Yerel Yönetim hakkında bilgi alabileceğim bir toplantıya Öcal Uluç Hoca ile  katıldım. Güzel bir organizasyondu.  Sadece “andımızın” ayakta okunmasını yadırgadım. Uyumsuzluk çıkarmamak için ben de okumamakla birlikte ayakta kaldım.   Beğendiğim bir politikacı olan  Karayalçın, Aslan, Barolar Başkanı Feyzioğlu ve  merak ettiğim Özfatura’yı izleme olanağı buldum.

Izmir AKM ye yerel belediye olarak izin ver hem de otopark  için yer düşünme.  Tam kasabalı belediyecilik anlayışı. Konuşmacılar girişe park edince arabalar arasından sıkış tepiş geçiliyor. Üst kata olan konuşmaların yapıldığı salona da asansör ile gitmek mümkün değil.  Başbakan “neyimiz eksik” diyor ya diğer Avrupa Birliği üyelerinden.  AKM nin mimarisi ve park yeri eksikliği belki güzel bir örnek neyimizin eksik olduğu konusunda.

Kürsünün Cazibesi

Mikrofonu eline alan bırakmak istemiyor. “Son cümle” diyerek tecrübeli politikacılar bile lafı uzattıkça uzatıyorlar. Saat 16 da başlayan toplantıdan çıkarken saat 19 u geçmişti. Özfatura Aslan’ı destekliyor.  Devrini tamamlayan Başkanların parti rozetini çıkartıp şehrin hizmetinde olması gerektiğini söylerken bence samimi idi.  Karayalçın’ın konuşması güzeldi.

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu en azından benim radarıma girmemişti daha önce. TV den aşina bir yüz ama o kadar.  Güleryüzlü ve sepmatik genç bir insan. Konuşmaya başlayınca  Amerikalıların “personality” show dedikleri “ramazan davulu gibi ben ben de ben ben” diye kendisi ile dopdolu olması ve hocalık alışkanlığı ile ders verir gibi konuşmasını epeyce hoş ve  boş buldum. “yoldan geldim bana yemek yedirmediniz” Karayalçın’ın konuşmasında değindiği Cumhuriyetin Yıldız kent projelerine gönderme yaparak “bunu kullanacağım sonra kendi söylediklerine gönderme yaparak “siz de bunu kullanırsınız”.

Kayda değer olarak aklımda kalan Ankara’nın araçlar şehri olduğunu, insanlar için yürüyecek alan olmadığını  vurgulaması idi.  Sadece bu konuya değinse, kendinden bu kadar bahsetmese ve vaaz vermese çok daha fazla merak uyandıracaktı.   Politikacı edasını edinmiş. Eve dönünce baktım. İlkokuldan sevgili sınıf arkadaşım Saide’nin  oğluymuş. Yani saydığım ve sevdiğim bir politikacı olan  Turhan Feyzioğlu’nun torunu.

Sadece memurluk ve “Odacılık” tecrübesi yetmez genç vatandaşım, epeyce daha fırın ekmek ile alçalgönüllülük pınarından içmek ve egodan arınmak gerek.

Türkiye’de Odacılık

Hep yazıyorum yazmaya da devam edeceğim. Meslek kuruluşları başkanları bodoslama ülke politikası  yapıyorlar. Tabii evinde oturacağına  ün ve Devlet imkanlarına göz dikmek cazip ama önce kendi mesleki sorunlarınızı ve çözüm önerilerinizi yeterince dile getirseniz?  Bu Hekimler odası için böyle, Mühendisler, Mimarlar odaları için böyle.

Barolar Birliği Başkanından ben anayasa ve seçim kanunu ve yerel belediyeleri etkileyen kanunlar hakkında net cümleler beklerdim.

Böylesine bir toplantı için kalkıp 80 km den gelen dinleyiciler var kısa öz ve yapıcı konuşmaları dinlemek onların hakkı. Örneğin Göksel Kalaycıoğlu oradaydı, Çeşme’den geldi. Milletvekilliği yapmış, MIT de okumuş bir Hanımefendi.  Örneğin Hanımefendi demek hala Cumhuriyetin başında çıkarılan ve trajikomik olarak hala geçerli olan bir kanuna göre suç. Lütfedip bu kanunun kaldırılması için çalışsanız?  Bu kanuna göre “Ağa” ve “Bey” demek de suç ama ağabey demek suç değil, Metin Ağabeyciğim.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın